ÇOK OKUL DEĞİŞTİRMENİN HAYATIMA ETKİLERİ

1493

Babamın memur olduğunu beni tanıyın kısmında belirtmiştim. Bundan dolayı bir süre il il ailecek gezmek zorunda kaldık. Üniversiteye başlayınca ailemin yanına gelme/kalma sürem azaldığı için çok etkilemiyordu. Ancak öncesinde ailemle birlikte hareket ettiğim için üniversite dışında 7-8 okul değiştirdim. Bu arada çok iyi koli hazırlayabilme kabiliyetim oldu. Konu dağılmasın ben üniversite hayatıma kadar olan öğrenim hayatımdan bahsedeyim.

Dört yaşlarımda iken annem üçümüze bakmakta zorlandığı zamanlar bende evde sıkıldığım için komşumuz eşinin okulundaki kreşe götürürdü beni. Kreş meslek lisesinin içindeydi. Tüm çocuklar benden hem fiziksel hem yaş olarak büyüktü. Sıcakkanlı bir çocuk olduğum için hemen anlaştım ve öğretmenimi çok sevdim. Bahçeye oynamaya çıktığımızda liseliler hep gelip beni sever, yanaklarımı sıkarlardı. Öğretmenim hemen onlara kızıp beni yanına oturturdu.

Beş yaşıma geldiğimde anaokuluna başladım. Bol bol oyun oynardık. Olduğumuz ilçede milli bayramlar stadyumda toplanarak kutlanırdı. İlkokul 5. Sınıfa kadar her 23 Nisanda mutlaka ben o etkinliklerde olurdum. Anaokulunda kırmızı beyaz tütümle ponponlarımızla dans etmiştik. En kısa olduğum için en önde dururdum hep.

1. sınıfa başladığımda anaokulumun ilkokuluna başladım. Öğretmenim çok iyi bir adamdı. Anaokul öğretmenime kıyasla bize saçma sapan hiçbir durumda kızmazdı, korkutmazdı. Sınıfın yaş ve fiziksel görünüş olarak en küçüğü olmayı sürdürüyordum. Altı yaşındaydım ve o zamanlar yedi yaşını dolduranlar 1.sınıfa başlıyordu. Küçük başlamamın bana kalan mirası kalemi iki parmağımla değil üç parmağımla tutmam sanırım. Demek istediğim baş ve işaret parmakla dengeleyip orta parmak ile sıkıştırarak kalem tutardı herkes, ben ise baş ve işaret parmağımın yanında orta parmağımla da dengeleyip yüzük parmağım ile sıkıştırarak kullanırdım. Miras diyorum çünkü hala aynı şekilde kalem tutarım. Sınıfımız 50 kişiydi ama çok güzel bir sistemle oturuyorduk. Arkadaşlarımın aileleri de benim ailem kadar çocuklarını önemserlerdi. Masa örtülerimiz vardı, sandalyede oturuyoruz diye minderlerimiz vardı. Masalarımızın altında çekmeceli bölmelerimiz vardı. Tepegözümüz(o zamanlar lüks bir araç), altında ellerimiz kirlenmesin diye kapağı açınca kendisi otomatik açılan çöpümüz vardı. Beş sene boyunca o sınıfta kaldık. Hatta sınıfta klimamız bile vardı. O yaşta 5 yıldızlı otellerde kaldık, tarihi yerleri gezdik. Hatta öğretmenimiz bizi velilerimiz olmadan bile götürürdü. Birçok sınıf arkadaşım değişti. Ama hepsini çok severdim, hala da seviyorum. Birçoğuyla da iletişim de kalmaya çalışıyorum.

5. sınıfı bitirip 6. sınıfa yani ortaokula geçeceğim yaz babamın tayini başka bir şehre çıktı ve taşınmak zorunda kaldık. Annemler en iyi okulu araştırıp beni öyle yazdırmışlardı. Okul başladığında sınıf arkadaşlarımdan Türkçe okumakta zorlanan çocuklar vardı. Ben çok kitap okuduğum için iyi konuşabiliyordum. Ayrıca aynı hızda okuyup anlıyordum. Okul başlamadan önce çok insanı tanımıyordum. Okulla birlikte sadece sınıf arkadaşım 50-60 olmuştu. Önceki okuluma hiç benzemiyordu. Sıralarda sıkış sıkış üçer kişi oturuyorduk. Yine de yeni insanlarla tanışacağım için sevinçliydim. Dersler başlamıştı. Öğretmenlerle tek tek tanışıyorduk. Aynı zamanda sınıf arkadaşlarımın isimlerini de öğreniyordum. Sınıfımızda aynı soy ismi taşıyan üçten fazla öğrenci vardı. Çok şaşırmıştım. Hepsini üçüz, dördüz hatta beşiz zannetmiştim. Aklıma hiç akraba olabilecekleri gelmiyordu. Çünkü ben bu yaşıma kadar akrabalarımla aynı ilde hiç yaşamamıştım. Herkesin hayatı benimki gibi sanıyordum. Annemler durumu açıklayınca aşiret diye bir kavramdan bahsedince olayı çözümlemiştim. O arada her Türkçe dersinde hoca mutlaka beni konuşturuyordu. Fen bilgisi öğretmenim nedense beni hiç sevmiyor, her ders başladığında mutlaka bana sebepsizce bağırıyordu. Sınıf arkadaşlarım ve sınıf öğretmenimizle çok iyi anlaşmıştım. Hatta beni sınıf temsilcisi seçmişlerdi. Her şey güzel sayılırdı, fen dersi dışında. 29 Ekim’de okulda yapılan programda hem sunucuydum hem de tüm metinleri ben okuyordum. Bundan dolayı okuldaki tüm öğrenciler beni tanıyordu artık. Aynı zamanda servisle eve gidip geldiğim için mahallemizde oturanlar öğrencileri de tanıyordum.

Okulda 2 ayı tamamlamak üzereydim. Bu arada okulda defterimin arasında mektuplar notlar buluyordum. Daha 6.sınıftayım, bunları çok gereksiz görüyordum. Okuyordum gülüyordum ama aşırı çok geliyordu. Birinde sınıfta 2 erkek arkadaşım kavga ediyordu. Teneffüsteydik, sınıftaki kızlar koşarak beni içeri çağırdılar. Ben sınıfa girince, tüm arkadaşlarım ancak sen ayırabilirsin dediler. Hiçbir şey anlamamıştım. Meğer iki amca çocuğu benden hoşlanıyormuş ve “Beni seçecek.” kavgasıymış. Kavga edenlerden birisi dedi ki defterinin arasındaki mektubu okuyup cevap ver. Zaten bu saçmalıktan bıkmıştım, mektubu aldım sıramın üzerine çıktım parçalayıp çocuğun üstüne attım. “Beni rahat bırakın, hiçbirinizi istemiyorum. Ben buraya okumaya, öğrenmeye geldim. Bu yaşta aşk meşk hevesiniz nedir?” diye bir bağırdım. Hepsi şok oldu. O akşam evde babama sınıftakilerin beni çok rahatsız ettiğini ayrıca fen bilgisi öğretmenimin benimle uğraştığını söyledim. Annem zaten biliyordu. Okula gelip konuşmayı teklif ettiler. Ben ise “Ben konuştum, konuşmaktan anlamıyorlar. Ya beni bu okuldan alırsınız ya da ben okumam, zaten bu okulda beni okutmazlar.” dedim. Babamda düşüneceğini söyledi. Sonraki hafta başka bir okulda eğitim hayatıma devam ediyordum. 20 kişilik bir sınıf, Türkçe konuşan öğrenciler vardı. Hiçbir öğretmenimde bana takmamıştı. Hatta o sene sınıf öğretmenimiz bilgisayar öğretmenimizdi. Ortaokulu bitirene kadar yani 8.sınıfa kadar orada okudum. İnsanlar her yaşta acımasız olabiliyordu, sınıf arkadaşlarımdan bunu öğrenmiştim.

O yaz SBS puanıma göre lise tercihi yapacaktık. Yaşadığımız ilçedeki tüm okullar puanımdan çok aşağıydı. Düşündüğümüzde oralarda harcanabilirdim. Bu yüzden anneannemin yaşadığı yerdeki liseleri tercih edip onlarla birlikte yaşamama karar kıldık. Ailemden ilk defa ayrılıyordum ama anneannemler ile kalacaktım. Benim için değerini anlatamam size. Bu yüzden hiç tereddüt etmedim. Okulumu, servisimi ayarladıktan sonra annemler gitmişti.

Okulun ilk gününü hiç unutmam. Herkesin tanıdığı kişiler var. Üst sınıflardan ya da mezun olduğu ortaokul aynı olanlar. Ben hiç kimseyi tanımıyordum. Okula eniştem bırakmıştı. Çıkışta hangi servise bineceğimi iyice tembihleyip gitmişti. Okul güzeldi. Sınıfıma baktığımda herkes kendi halindeydi. Yavaş yavaş tanıştık, arkadaşlarımı çok seviyordum. Öğretmenlerimle, okuldaki herkesle iyi anlaşıyordum. Benim için güzel anılarla dolu günlerdi. Sınıf mevcudumuz kaç kişiydi tam hatırlayamıyorum ama otuzdan fazla değildi. Girişken olduğum için herkesle konuşur sohbet ederim. 9.sınıf olmama rağmen 12.sınıfları dahi tanırdım. Mangal şenlikleri, milli bayramlar oldukça güzeldi. Yakın arkadaşlarımdan birisi okulun hemen yanında oturuyordu. Bazen oraya gidip yemek yerdik. Onun dışında okulumuza öğlen, özel okullardaki gibi tabldotlar ile yemek dağıtılırdı. Ücreti mukabilinde yiyebilirdik. Sınıf öğretmenim anneannemler ile yaşadığımı bildiği için çok yardımcı olurdu. Bir de ilk dönem olan fizik öğretmenimizi hiç unutmuyorum. Tüm okul çok gıcık, herkesi azarlayan bir tip olduğunu söylerdi. Ancak ben çok severdim, o da beni çok severdi. Benim o okuldaki öğrencilerden daha akıllı olduğumu söylerdi. Aslında hepimiz yakın puanlarla girmiştik, bu biraz imkansızdı. Ama teşekkür ederdim ve bir öğretmenimin beni böyle görmesinden dolayı onur duyardım. Hep en ön sıraya oturttururdu beni. Kişisel eşyalarına sadece benim dokunmama izin verirdi ve o benim bu sınıftaki asistanım, dikkatli davranın derdi sınıfta. Çok severdim kendisini. İkinci dönem nedenini bilmiyorum okulumuzdan gitti. Yeni gelen fizik öğretmenimiz dersinde beni öyle bir azarladı ki hiç sevemedim. Olayı da kısaca anlatayım. Hastaydım ancak okuldaki derslerim önemli olduğu için sabah gelmiştim. Fizik dersi sırasında ateşim vardı ve gözlerimi açmayı geçin kafamı tutamıyordum. O hocanın dersinde uyumak yasaktı. Ben ateşten olsa gerek bir ara sızmışım. Bana öyle bir bağırdı ki sıçradım yerimde. Teneffüse kadar dayanmaya çalıştım. Teneffüste sınıf öğretmenimiz gelip ne olduğunu sordu ve ateşime baktı. Senin hemen eve gitmen gerekiyor, ben öğretmeninle gereken konuşmayı yapacağım dedi. Sonra nasıl eve gittim hatırlamıyorum ama o okulda tek sevmediğim öğretmenim o adamdı. Çünkü kendisini üstün zekalı görüyor ve hepimizi aşağılıyordu. Bu arada serviste mahallemizde oturan arkadaşlarla da tanışıyordum. 2 defa servis aracımı/şirketimi değiştirdim. Nedenini anılar kısmında paylaşacağım. Bu şekilde 9.sınıf bitmişti. Artık lise 2 oluyordum ve bölüm seçmem gerekiyordu. O sene okul değiştirme ihtimalim vardı. Babamın tayini çıkacaktı ancak nereye belli değildi. Aynı okulda kalma ihtimalimi ve fizik öğretmenimi göz önüne alarak sayısal bölümü çok isteyen ben eşit ağırlık seçmiştim. Bu arada İngilizce öğretmenim dil seçmemi çok istemişti ancak ben o konuda kendime çok güvenememiştim.

O yaz tahmin ettiğim gibi babamın tayini çıktı ancak artık anneannemlere arabayla 2 saatlik mesafede değillerdi. Daha da uzağa gidecekleri için beni de yanlarında götürmeye karar verdiler. Böylece yine taşındık. Ancak bu sefer taşınma telaşından önceki okulumdan nakil istemeyi unutmuştuk. Bundan dolayı 2 hafta okula gidemedim. Sonra annemler yakınlardaki okulları yazmaya başladı. Yazdıkları okulların müdürlerine derslerden geri kaldığım için nakil onaylanmadan derslere girmemi rica ettiler. İlk nakil istenen okula gittim bir gün. O günün sonunda ulaşımın sıkıntı olduğunu düşünüp vazgeçtiler. Sonraki nakil okulumun da ortamını hiç beğenmedikleri için vazgeçtiler. Ama ben oralarda hep birileriyle tanışmıştım. En son gittiğime son dediler, inşallah dedim. Bu üçüncüydü ve ben 1 aydan fazla süredir okula gitmiyordum. Okula başladım ve gelenek bozulmadı. Yine sınıfın en küçüğüydüm. Ama sınıf arkadaşlarım çok iyilerdi. İlk başta 20 kişi idik ancak son sınıfta 11-12 kişi kalmıştık. Öğretmenlerimiz de iyilerdi. Bazılarının benim için çok ayrı yerleri vardır. Öğretmenliği sevmemde çok büyük katkıları oldu. İnsanların hayatına dokunurken tüm kalbini ortaya koymayı öğrendim.

Çok okul değiştirdim. Yüzlerce arkadaşım oldu. Her birini ayrı ayrı çok sevdim. Hiç biriyle tanışırken tereddüt etmedim ama bazılarıyla yollarımızı ayırmak zorunda kaldık. Bir sürü iyi/kötü anım oldu. Aynı zamanda çok kurslara, dershanelere de gittiğim için iletişim konusunda birçok sıkıntımı giderdiğimi düşünüyorum. Kendime güvenim arttı. Her insan tektir, biriciktir sözünü yaşayarak öğrendim. Şu an en az 50 ilde arkadaşım var ve bu çok mutlu ediyordu. Tabi ki zorlukları oldu. Alışma süreci, bazen öğretmenlerimden bazen değişik(!) sınıf arkadaşlarımdan kaynaklıydı. Ama hepsi bir deneyimdi. Tek yumurta ikizlerinin bile kişiliklerinde ufak farklılıklar vardır. Aynı zamanda hiç tanışmamış iki arkadaşımın karakter olsun fiziksel özellik olsun birbirlerine aşırı benzediği de oldu. Bu arada birçok il, ilçe gezmiş oldum. İnsanları tanıyarak büyüdüm. Sizlere şunu açık sözlülükle söyleyebilirim, insanları tanımaktan korkmayın. Önyargı ne kadar yok etmeye çalışsak da ister istemez oluyor. Önemli olan o önyargıda takılı kalıp geri adım atmamak. Her insan tanışmak için bir şansı hak eder. Ben hep buna inandım ve şu an yakın olduğum çoğu kişiyi önyargılarımı dinlemeyerek, dış seslere kulağımı tıkayarak hayatıma aldım. Pişmanlık da mutluluk gibi bir duygudur. Bunu yaşamaya cesaret edin. Hayat korkaklar ve çekingenler için çok kısa, fırsatlarını kaçırma.

Önceki İçerikPOLİSİYE DENİLİNCE AKLA İLK GELEN İSİM: SHERLOCK HOLMES VE ESERLERİ
Sonraki İçerikBU YAŞIMA KADAR BAKTIĞIM HAYVANLAR
Adım İrem Gül. Bilgisayar öğretmeniyim. Tam bir başak kızıyım. Hayatı benim açımdan görün istedim ve bu bloğu açtım. Dünya’ya İrem’in penceresinden bakmaya hazır mısın?