HAYATTA İZ BIRAKMIŞ KİŞİLERİN YAŞAMLARININ ANLATILDIĞI FİLMLER(BİYOGRAFİK FİLMLER)

1793

Ben izlediğim filmler bana bir şey katsın isterim. Ama biyografi türünde film izlemek çoğunlukla cesaretlendirir. Çünkü biyografik filmleri yapılan kişiler genelde hayatlarında kötü şeyler yaşamış ancak pes etmemiş, yenilmemiş kişilerdir. İçiniz umut aşılar, her şeyi başarabileceğiniz hissi ile doldurur. Ayrıca biyografik film izlemenin sevdiğim başka bir yanı da adını duyduğum insanların hayatlarını öğrenmek oluyor.

Sosyal Ağ filminden başlamak istiyorum.  David Fincher tarafından yönetilen ve Aaron Sorkin tarafından yazılan 2010 Amerikan biyografik drama filmidir. Yılların sosyal paylaşım sitesi Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg ve arkadaşlarının öyküsü. Üniversite öğrencisi olan Mark, 2003 yılının bir ekim gecesi sarhoş kafayla Harvard Üniversitesi’nin sistemine sızar. Kız arkadaşı tarafından terk edilmiştir ve bunun acısını kampüsteki tüm kızların bilgisinin olduğu bir veritabanında birleştirmek ister. Yazdığı uygulamada ekranın iki yanındaki kızların fotoğraflarını oylayarak hangisinin daha güzel olduğu seçilebilmektedir. Mark sayfanın adına Facemash adını verir. Sitenin başarısı hızla yayılır fakat Mark’ın kadınlara olan nefreti ve bu yolda gizlilik kurallarını ihlal etmiş olması Harvard Üniversitesi’nin de tepkisini çeker. Bu durum sitenin evrilerek Facebook’a dönüşmesine olanak sağlar. Öncelikle yalnızca Harvard’da kullanılan Facebook, daha sonra diğer üniversitelerde de açılır ve lvy League’den Silikon Vadisi’ne tüm dünyada yayılmaya başlar. Artık ünlü oldu hayatı tozpembe zannetmeyin. Kadınlar yönünde şanssızlığı devam ederken bir zaman sonra arkadaşları ile de sıkıntılar yaşamış. Siz, sosyal medya denilince akla ilk gelen, yediden yetmişe herkesin bildiği uygulama Facebook’un arkasında yatan gerçekleri ve kurucusu Mark Zuckerberg’in hayatını merak etmiyor musunuz?

Peki size Her Şeyin Teorisi desem, ne dersiniz? 2014’te çıkmış bir İngiliz dram-biyografi filmidir. Film, modern bilim ve teknoloji tarihini değiştiren İngiliz fizikçi ve teorisyen Stephen Hawking’in hayatını ve karısı Jane Hawking ile olan ilişkisini, üniversite döneminden itibaren ele alıyor. Stephen Hawking Cambridge Üniversitesi’nde zekasıyla dikkat çeken bir öğrencisiyken 1965 ve 1991 yılları arasında evli kalacağı Jane Wilde ile tanışır. İkisinin mutlu birlikteliği, Hawking’e henüz 21 yaşındayken teşhisi konulan hastalıkla başka bir boyut kazanır. Tüm olasılıklara rağmen okuyan çift evlenip çocuk sahibi olurlar. Yıllar Hawking’in hastalığını daha da şiddetlendirir ve sonunda ilişkilerinin sınırlarını zorlayan bir noktaya sürükler. Hawking’in zekasına hayran olmam bir yana eşinin sabrına da hayran kaldım. Ayrıca Hawking’in hayatını sürdürebilmek için yaptığı buluşlarda bir harika. Mutlaka izlemelisiniz.

 

Son olarak Ben,Tonya’dan bahsetmek istiyorum.  Craig Gillespie’nin yönettiği ve Steven Rogers’ın yazdığı 2017 çıkışlı Amerikan biyografik spor kara komedi filmidir. Tonya Harding buz patenine gönül vermiş ve hırslı bir sporcudur. Buz pateni sporunda giderek yükselen Tonya, memnun edilmesi zor annesi, eski eşi Jeff Gillooly ile dengesiz ilişkileri ve hep daha iyi olmak adına kendini zorlaması gibi gerekçelerle stres içindedir. İki defa Olimpiyat ve iki defa da Skate America Champion ödülünü kazanan Tonya, eski eşinin de yardımıyla 1994 yılında ABD Şampiyonası öncesinde aynı dalda yarıştığı sporcu Nancy Kerrigan’ı sakatlaması için birini tutar. Ancak komplonun ortaya çıkması ile birlikte ödeyeceği bedeller Tonya için bir hayli zorlu olacaktır. Filmde bir kadının hayatla verdiği mücadeleyi izliyorsunuz. Hayatla diyorum çünkü hiç kimse destek olmuyor. Destek olmak isteyenleri de kendisi kaçırıyor. Şiddet, acı, ızdırap, aşk, hırs ve büyük bir hata… Sanırım bu filmi en iyi anlatabilecek kelime topluluğu olur. İzlenmeye değer ama belli bir yaş üstünün izlemesini tavsiye ederim.

Aslında daha yazılabilecek birçok film, izlenmeye değer milyonlarca hayat var ancak ben şimdilik sizlere bu kadarını önermek istedim. Umarım izlediğinizde sizlerde benim kadar hayatta daima dik durmanız gerektiğini, ne olursa olsun yıkılmamayı hissedersiniz. Hayat hep tozpembe olamaz ama siz elinizden geldiğince hayatınızı renklendirebilirsiniz. Biraz sarı, biraz yeşil belki biraz da mavi…

Önceki İçerikSAÇLARIMIZ GÜRLEŞSİN
Sonraki İçerikYURT ANILARIM PART-1
Adım İrem Gül. Bilgisayar öğretmeniyim. Tam bir başak kızıyım. Hayatı benim açımdan görün istedim ve bu bloğu açtım. Dünya’ya İrem’in penceresinden bakmaya hazır mısın?