İSTANBUL’DA YAŞAMAK

1829

Evet ben resmi olarak 5 senedir İstanbul’da yaşıyor görünüyorum. Resmi olarak dememin sebebi üniversitede iken yılda 3-4 ayımı burada geçirmeme rağmen ikametgah adresimin burası gözükmesi. Yani fiilen burada gözüküp Kırıkkale’de üniversite okuyordum.

Buraya nasıl taşındık oradan başlamak istiyorum. Ankara’da yaşarken babama birinde “Neyse ki İstanbul’da yaşamıyoruz, ben trafikten nefret ediyorum.” demiştim ve o yaz babamın tayini çıktı. İlk babamın tek başına başlayan İstanbul macerasına bir yıl sonra bizde katıldık. Nedenlerine çok girmeyeceğim çünkü ailesel meseleler. Ancak o yaz taşınırken bile sevmemiştim burayı. Neden mi? Çok kalabalık ve bunun getirdiği sonuçlar var. Ev kiraları yüksek, trafik bitmiyor, bir yerden bir yere gitmek eziyet. Ben böyle şeyleri çok seven bir insan değilim. Ancak tatillerde gelip gezmek güzel oluyordu. Ne kadar sevmesem de şunu inkar edemem gezmesi çok güzel. Her türlü yer var. Camiler, kiliseler, açık hava alanları, müzeler, her çeşit kafe, adalar, … Ama ben buraya sadece gezmeye gelir gibi geldiğimde sevdim. Tatile geleceksin birkaç gün yeter. Birde ailem olduğu için seviyordum o ayrı bir boyut tabi.

Kırıkkale’den sevdiğim yerlerin yakınımda olmasına alışmıştım. Yürüyerek çoğu yere gidiyordum. Trafik, kalabalık felan bana göre değil. Denizi severim ama sakinken. Gidip böyle kıyısında oturup kitap okumak, yürümek hatta oturup sadece denizi izlemek bile ruhumu dinlendirir. Ama bu zamana kadar 5 kere yapamadım. Çünkü daima benden başka insanlar oldu ve zevkim bozuldu. Ya bağıra çağıra konuşuyorlar ya mangal yapıyorlar ya oturup beni izliyorlar. Bunun gibi birçok olay oldu. Herkesin kendi hayatı sonuçta bende müdahale etmedim.

İstanbul’da yaşadığımı duyan herkes çok şanslısın diyordu ama ben sevmiyordum. Hala da çok sevdiğim söylenemez ama adapte oldum. 1 yıldır neler çektim ben biliyorum. Ama şu konularda İstanbul’da olmak büyük bir şans: Aklınıza gelebilecek her eşyayı bulabiliyorsunuz. Ben üniversite zamanları bile ailemin yanına gelince alışveriş yapıp dönerdim, arkadaşlarım hatırlar. Özellikle hazır giyim aşırı uygun. Sağlık alanında çok avantajlı bir şehir. İş imkanı çok çok fazla. Yani her şeyini sevmiyor değilim. Bir de burada tanıdığım insanlar sayesinde de şehri seviyorum.

Denize girmiyor musun dediğinizi duyar gibiyim. İstanbul’dan önce hep Akdeniz sahillerinde denize girdim. Burada Marmara veya Karadeniz ihtimaliniz var. Biz ilk sene geldiğimizde gittik. Çok sevinçliydim, hazırlandım. Sanırım Marmara kıyısıydı. Suya girdim, çok soğuk geldi. Hep ilk soğuk olur düşüncesi ile ilerledim ama bu su hiç ısınmadı. Yani ısınmadı dediğim vücudunuz belli bir süre adapte olur suya ama ben üşüyordum. Akdeniz’de olan o sıcaklık, hafif ılık su yoktu. Hatta o kadar üşüdüm ki birkaç sene denize girmedim. Geçen sene tekrar barıştım o da çok değil, yaz boyu 3-4 defa girdim. Bu sene hiç girmedim. Hem Korona korkusu ile hem de suyu sevmiyorum. Akdeniz kıyısında suya girdiğim hissi vermiyor. O hissi size şöyle tasvir edebilirim: önce serin gelse de su birkaç dakika da vücudun adapte olur, ılıklaşır su. Vücudunun arındığını, rahatladığını hissedersin. Tüm toksinlerinden arındığını hissedersin ve bedenin hafifler. Bence genel olarak insanlar benim gibi düşündüğü için Akdeniz-Ege tarafına tatile gidiyor. Ayrıca su daha temiz, burada hep yosun oluyor.

Ben size daha çok anlatırım İstanbul’un kötü yanlarını. Mesela komşuluk yok. Ben şu an apartmanımızda yaşayan insanları tanımıyorum. Önceki oturduğumuz sitede komşular beni annemin yeğeni-kardeşi felan zannediyorlarmış, iki çocuğu var diye biliyorlarmış. Yok derken gerçekten olmadığını kastediyorum. Komşuma kahve içmeye gidip iki hoş laf etmek isterdim. Ama bu komşuluk ilişkileri beni müstakil evde yaşama fikrine de iyice iteledi, bir nevi iyi oldu diyebilirim. Kendine ait bahçeli minik bir evde yaşamayı kim istemez?

Anlatacak olay çok ama son olarak yaşadığım güzel bir olayla İstanbul yazımı noktalamak istiyorum. İlk iş görüşmemden birkaç gün sonra bana iş teklif eden kişinin vazgeçtiğini öğrendim. Hayal kırıklığımı anlatabilecek kelime bulamıyorum. Yeni mezunum, hemen iş bulacağım diye bekliyordum. Canım çok sıkkın dediğim gibi, evdeki kimsenin canını da boşa sıkmak istemiyorum. En iyisi oturup kafa dinleyebileceğim bir yere gideyim dedim. Canım biraz ağlamak istiyordu ve ben kolay kolay insanların yanında ağlayabilen biri değilim. Sahile indim, etraf tenhalaşana kadar yürüdüm. Sonra oturdum sahilin kenarına. Telefonumu sessize aldım, annem meraktan çıldırıyordu tabi. Hem nereye gittiğimi hem ne durumda olduğumu merak ediyordu. Çünkü ben fazla açlığa dayanamayan bir bünyeye sahibim, hemen tansiyonum düşer. Kaç saat oturdum bilmiyorum ama güneşin batımına yakındı. Bir satıcı abi yanıma geldi. Bileklik satıyordu. Anlatmaya başladı, hasta çocuk için felan diye. Ben bedenen orada olsam da zihnen bambaşka yerlerdeydim. En son alır mısın dediğini duydum, maalesef alamam işsizim dedim. O an gözümden bir damla yaş süzüldü. Ezan okunmaya başladı. Abinin birden suratı düştü. Üzülme kardeşim bak ezan da okunuyor Allah bir kapıyı kapar başka kapı açar dedi. Bende haklısın dedim ama gözümden yaşlar süzülüyordu. Abi sormaya başladı. Kimsen var mı burada, yol paran var mı, bir şeye ihtiyacın var mı diye sıralıyordu. Ailem burada teşekkür ederim dedim. Elindeki bilekliklerde uğur böcekleri vardı. Birini bana uzatıp al bu benden sana hediye olsun üzme kendini, dedi. Bileğime taktı. Sonra uzaklaştı. O arada saat baya geç olmuş olacak ki benim başım dönmeye başladı oturduğum yerde. Annemi aradım, geldi beni aldı. Bu olayı hiç unutmam. O an olan havayı, o abinin yüz ifadesini… Tam bir hafta sonra da işe başladım.

İstanbul çok değişik bir şehir. Hep kötü olaylar yaşadım diyemem ama herkese farklı olaylar yaşatıyor buna eminim. Size benim naçizane tavsiyem imkanlarınız doğrultusunda her ili en az bir hafta gezin. Birçok insanla tanışıp birçok olay yaşayacaksınız. Ama ilk İstanbul’a gelin. Hayata bir de buradan bakın. İstanbul’a da gelirseniz mutlaka Eyüp Sultan Cami’ye de uğrayın.

Önceki İçerikMARLO MOGAN – BİR ÇİFT YÜREK
Sonraki İçerikİLK OKULDAN KAÇIŞIM
Adım İrem Gül. Bilgisayar öğretmeniyim. Tam bir başak kızıyım. Hayatı benim açımdan görün istedim ve bu bloğu açtım. Dünya’ya İrem’in penceresinden bakmaya hazır mısın?